Hedef Kitle:
İçerik Dili:
Özet:
Tahmini Okuma Süresi: 8 dakika
Özenç Kabasakal – Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) Derneği
—
Bu yazı, 22 Kasım 2019’da “Çocuğun Katılım Hakkı:Neredeyiz?” sempozyumunda Başka Bir Okul Mümkün(BBOM) Derneği’nden Özenç Kabasakal’ın yaptığı konuşmanın dökümünün yine konuşmacı tarafından düzenlenmesi ile hazırlanmıştır.
—
Merhaba herkese. Müge’nin de bahsettiği gibi katılımcı ve barışçıl öğrenme ortamları üzerine çalışıyorum. Burada söylemek ve duyulmak istediğim deneyimler daha çok öğretmenliğimden gelenler. Ben kurulum ve model geliştirme sürecinde çalıştığım BBOM okullarında dört sene öğretmenlik yaptım. Bu deneyimin, daha fazla çocuk olan ortamlarda, başka bir sistemin içinde neye dönüşeceğini, orada nasıl olacağını çok merak ediyordum. O yüzden devamında bir devlet okulunda, Diyarbakır’ın bir köyünde iki yıl boyunca ücretli öğretmenlik yaptım. Orada da katılımcı ve barışçıl öğrenme ortamına dair yollar arama merakımın peşinden gittim. Çocukların katılımını okullarda, öğrenme ortamlarında nasıl arttırabiliriz? Nelere ihtiyaç var? Öğretmenlerin nelere ihtiyaçları var? Çocukların nelere ihtiyaçları var? Burada da olan arkadaşlarımla BBOM Model Geliştirme sürecinde bu soruları deneyimleyerek, onların üzerine düşünerek cevaplamaya çalışıyor ve paylaşıyoruz.
Katılımcı ve barışçıl öğrenme ortamı. Sık kullandığımız iki kavram, söylerken biraz büyük geliyor bana. Bunun bir çaba olarak duyulmasını çok isterim, sebatla bir çalışma ve çaba. Laura’nın da sabah paylaştığı kaleydoskop örneğindeki gibi, pek çok yolu olabilecek bir çaba. Ben 6 yıllık öğretmenliğimde her gün bambaşka veçheleriyle karşılaştım. O yüzden bunun böyle duyulması benim için çok kıymetli.
Her koşulda, her çocukla, her yetişkinle, her ortamda tekrar konuşabileceğimiz; o grubun, o ânın ihtiyaçlarına göre tekrar inşa edebileceğimiz bir alan bence çocuk katılımı. Bu bir çaba ve bu çabayla birlikte çocuk katılımı, her ortamda o ortamın ihtiyaçlarına göre kendini başka türlü gösterebilir.
Katılımcı ve barışçıl öğrenme ortamlarını yaratmak ile ilgili neyi, nasıl hangi araçlarla yapıyoruz, bunlardan bahsederek devam edeyim. Devamında da zamanımı ayarlayabilirsem bir okul meclisi örneği paylaşmaya çalışacağım. Çocuk katılımının gündelik halinin altını çizmek istiyorum.
Öncelikle katılımcı ve barışçıl öğrenme ortamından neyi kastettiğimizi paylaşarak başlayayım. Laura’nın ifadelerinde çokça duyduğum ‘’alan’’. Bir alanı var mı çocuğun? Bizim çok kıymetli bulduğumuz bir yer alan mevzusu. Diğerleri daha az kıymetli değil tabii, bununla birlikte çocuk her gün okula gidiyor. Herhangi bir yetişkinin ara ara aklına geldiğinde başlattığı değil ya da bitirdiği değil; bir süreç halinde birlikte başladığımız ve sürdürdüğümüz, her gün deneyimlediğimiz, her hâlin ortamda gündem olabildiği araçların katılımı ve barışı çok arttırdığını düşünüyorum. Dolayısıyla çok benzerlikler buldum burada ‘’alan’’ ile. Ama nasıl bir alan? Güvenli bir alan. Hem yetişkin için hem çocuklar için güvenli bir alan nasıl olur diye düşündüğümde aklıma gelen kavramlardan öne çıkanı dinleme oluyor. Sabahtan beri burada da en sık not aldığım kelimelerden biri dinlemeydi.
Bir öğretmen olarak ne kadar anlatıyorum, ne kadar dinliyorum diye kendime sorduğumda çoğu zaman pek de orantılı bir hal göremiyorum. Katılımcı ve barışçıl dediğimde birbirini dinleyen, bağlantı kuran, ifade araçlarının çeşitli olduğu bir yer gözümün önüne geliyor. Burası kaleydoskop gibi işte, bazen sınırlı araçlar ya da çeşit çeşit mekanizmalar olabilir. Bazen de gerçekten – sanırım İsveç’teki bir örnekti. – bir ağacın altında belli rutinlerle toplanıp bu şehirde nasıl yaşamak istediğini konuşmak olabilir. Bu çeşitliliği de içine alan bir yeri var benim için katılımcı ve barışçıl öğrenme ortamının, alanın.
Katılımı ve barışı sağlamak için gerekli olan güvenli bir zemin… Sınıfta konuşuyorum. Dinleniyor muyum? Dinlenildiğimde devamı ne oluyor sürecin? Diyelim dinledik birbirimizi. Sonra ne oluyor? Bizim orada birlikte yarattığımız hayatın, 15 dakikalık bile olsa, bize nasıl bir etkisi var? Bu kararı birlikte mi alıyoruz? Anlaşmaya mı dayalı yoksa bir takım net kurallara mı? Birbirimizi duyarak, dinleyerek, ihtiyacımıza göre dönüştürebildiğimiz nefes alan anlaşmalara mı dayalı, yoksa yaşamayan kurallara mı? Diyelim ki anlaşmazlık var. – ki bu çok normal.- Nasıl çözüyoruz bu anlaşmazlıkları? Anlaşmazlıklar içerisindeyken de birbirimizin güvenliğini, birbirimizi koruyacak stratejileri sahip miyiz? Bunlara sahip değilsek bunlara sahip olmak için yollarımız, araçlarımız, motivasyonlarımız neler? Benim gözümün önüne gelenler bunlar, bundan bahsediyorum katılımcı barışçıl öğrenme ortamı deyince.
Biz bununla ilgili neler yapıyoruz? Yaptığımız ve yapılacak pek çok şey var elbet, ben daha çok okul ekseninden bahsetmek istiyorum. Okulların içerisinde de çocuklar, öğretmenler, yöneticiler, ebeveynler. Aslında pek çok açıdan birbirine bağlı topluluklar.
BBOM modeli, katılımcı ve barışçıl bir öğrenme modeli inşa çabası aslında. Şu an dört tane okul var. Her okulda demokratik yönetim, alternatif eğitim ve ekolojik duruş eksenlerinde ortak uygulamalar olduğu gibi birbirinden farklı uygulamalara da sahip. Çünkü yaşayan bir model, ihtiyaçları ve somut koşullarına göre esnekliğe sahip bir model. Bununla birlikte, bu yaklaşım başka okullarda ve öğrenme ortamlarında da hayata geçebilsin diye öğretmenleri destekleyen Öğretmen Köyü.
Ben ilk BBOM Okulu olan Mutlu Keçi’de çalışmaya başladığımda ne olmaması ve ne yapmamam gerektiği ile ilgili çok net fikirlerim vardı. Bu fikirlerin referansı çoğunlukla aldığım eğitimler değil kendi çocukluğum.
Alternatif eğitimin, farklı pedagojilerin bilgisine sahip olamayabiliriz ama kendi çocukluğumuzla bağlantı da çok yol gösterici. Ben çocukken en çok ne olduğunda zorlanıyordum? Kalemin ucunu en çok ne zaman kemiriyordum? Ne zaman ayaklarımı daha çok yere vuruyordum? Ne oluyordu da gözlerim doluyordu?
Bu sorulara verdiğim cevaplar bana öğretmenliğimde çok yol açtı. Evet ben de bir öğrencilik yaşadım ve orada kendimi ifade edemediğimde ne hissettiğimi biliyorum. Şimdi de yetişkin olarak bir grup çocuk kendini ifade etmek istediğinde o alanı nasıl tutacağımı bilemediğim zamanlar oluyor. Şimdi de böyle bir bilginin peşinden gidiyoruz. BBOM Modeli de, Öğretmen Köyü’nün başlangıç programı da bu ihtiyacı karşılamaya çalışıyor. Çocuk algısı, çocuk hakları, farklı iletişim biçimleri, birlikte karar alma deneyimleri… Buralara bakmaya, buralarda gelişmeye ihtiyacımız var.
Şimdi biraz sınıfın içerisine girmek istiyorum. Her gün hem yetişkinlerin hem de çocukların düzenli bir bağlantı ve ifade alanına ihtiyacı var. Bunun için bizim artık deneye deneye etkisinden emin olduğumuz çemberler…
Her sabah ve her akşam okula girdiğimiz ve çıktığımız zamanlarda, hem kendimizi, duygu ve ihtiyaçlarımızı ifade ettiğimiz, dinleme ve ifade alanına sahip olduğumuz, hem öğrenmeye hem de herkesin kendi haliyle dahil olabileceği alanlar yaratmak ve bu alanları birlikte değerlendirmek. İlki buydu, çemberler.
Karar alma mekanizmaları olarak da okul meclisleri. Okul meclislerini bir örnekle paylaşayım. Benim için zorlu ve öğretici oldu. İlk deneyimlerimiz…Birlikte yaşadığımız okulda, kararları da birlikte almak, tüm okul her hafta bunun için bir araya gelmek..Buna o kadar inanıyorum ki ve o kadar kulağıma hoş geliyor ki. Tüm okul biraraya geldik. Ben bir kere kalabalıktan korktum, neyi nasıl konuşacağız şimdi? Haftalardır o okulda birlikte yaşıyoruz. Birlikte karar alabileceğimiz eminim çokça gündem var. Ama ben bir şey bulamıyorum. Bir başlangıç noktası bulamıyorum. Burada tokenizmle biraz bağlantı kurarak ilerleyeceğim.
Yetişkinler olarak bir başlangıç noktası bulamadık. Hadi o zaman çocuklarla özgürlük nedir, onu konuşalım dedik, olmadı. Birlikte karar alma filan yok. Benim bildiğim, deneyimlediğim şey, anlatmak çünkü. Birlikte karar almakla ilgili deneyime sahip değilim. Bir kaç meclis daha, biz yetişkinlerin birlikte yaşam ile ilgili bir şeyler anlatma çabası ile geçti. Sonunda çocuklar ‘’Bizi buraya çağırıyorsunuz birlikte karar alacağız diye, ne konuştuğumuz belli değil. Yine tüm kararları siz alıyorsunuz.’’ dediler. İyi ki dediler.
Bu deneyimi tokenizm ile birlikte düşündüğümüzde, katılım bir süreç halinde tasarlanıyorsa, bunu çokça deneyimleme fırsatımız varsa, olumsuz deneyimlerin de bir fırsata dönüşebileceğini düşünüyorum.
Meclisi bir kere yapsak belki böyle olmayabilirdi ama her hafta düzenli meclis yaptığımızda, o ortamı birlikte paylaştığımızda farklı öğrenmeleri de görüyoruz. Örneğin devamında çocuklar şunu söyledi:
‘’Niye buradayız? Çağırıyorsunuz, dinlemiyorsunuz. Hep anlatacağınız bir şey var. Bir hafta özgürlük anlattınız. Bir hafta demokrasi anlattınız.’’
Biz yetişkinler de bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındaydık, bildiğimiz bir yoldan başlamıştık, elimizden gelen yoldan. Çocuklardan duyduklarımızla fark ettik ki, topluluk olma, birlikte karar alma deneyimlerimizi arttırmamız gerek. Kendi deneyimlerimize, kararları nasıl aldığımıza, alamadığımıza baktık ve kendi topluluklarımıza taşıdık. Biz de kendi aramızda, öğretmen topluluklarında kararlarımızı nasıl alıyoruz diye düşündük. Birlikte karar almayı deneyimledik ve deneyimledikçe sınıflara ve okullara taşıdık. Benim bireysel deneyimim, deneyimlemediğiniz bir şeyi transfer etmeniz –aslında transfer bile değil bence bu- deneyimlemediğiniz bir şeyi anlatmanız ve bunu yaşamaya çalışmanızın kendisi de çok zor bir hal. Dolayısıyla burada vurgulamak istediğim, katılımı deneyimlememiz gerek. Okuldaki herkesin katılıma dair deneyiminin artmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Bu nedenle yetişkinler olarak birlikte karar aldığımız, çatışmalarımızı, anlaşmazlıklarımızı barışçıl yollarla çözdüğümüz deneyimleri artırmanın; öğrenme ortamlarında katılımcı ve barışçıl bir dönüşümü kolaylaştıracağını düşünüyorum.
Burada hangi araçların işimizi kolaylaştırdığını da paylaşayım. Başlarken başka bir iletişim biçimine ihtiyacımız söyledim. Kendinizi nerede güvende hissedeceğinizi bir düşünün. Nasıl bir ortamda güvende hissedersiniz? Anlaşıldığınızı nasıl hissedersiniz? Kendinizle ve çevrenizdekilerle bağlantı kurabildiğiniz, bunun için desteklendiğiniz bir alanda. Duyguların ve ihtiyaçların farkında olunduğu, ifade edilebildiği, bağlantı kurmak ile ilgili yolları kolaylaştıran şiddetsiz iletişim yöntemi hem yetişkin olarak kendimizle, hem çocukların kendileri ile hem de topluluk olarak birbirimiz ile bağlantı kurmamızı kolaylaştıran bir araç oldu.
Birlikte karar alma süreçlerinde kolaylaştırıcılığı nasıl daha kolay yaparız? Farklı karar alma yöntemleri neler olabilir? Topluluklar nasıl birlikte karar alırlar? Nasıl daha eğlenceli karar alma süreçleri tasarlayabiliriz? Bunun üzerine birlikte çalışmak, çocuklara sormak, onlarla araştırmak bizim için olumlu deneyimlerdi. Bu konuda içermeci karar alma, derin demokrasi deneyimlerinden de faydalanıyoruz.
Çatışma çözümlerine gelince… Buranın genelde sıkışık bir hal olduğunu deneyimliyoruz biz de. Fark ediyoruz ki, çatışmadan bazen korkuyoruz. Anlaşmak kadar anlaşamamak da ilişkinin parçasıyken bu neden oluyor? Barışı koruyarak anlaşmazlıklarımızı nasıl çözeriz? Suçlu, suçsuz, mağdur gibi herkesi güçsüzleştirecek rollere bürünmek dışında barışmayı birlikte öğreneceğimiz yollar var mı? Bunlara bakmak ve bunları da kendi yaşamlarımızda deneyimleyebileceğimiz araçlar oluşturmanın anlaşmazlık çözümü becerilerimizi artıracağını düşünüyorum. Buraya da bir örnek olarak onarıcı çemberleri verebilirim. Bahsettiğim tüm araçlar, yöntemler katılımcı ve barışçıl öğrenme ortamları yaratmaya çalışırken bizim işimizi kolaylaştırdı. Eminim daha pek çok yol vardır, bunlar bizim deneyimlediklerimiz.
Katılım, içinde bulunan herkes için ve herkesle birlikte kurulan bir süreç. Katılımı bir güçlenme yolculuğu olarak değerlendiriyorum. Bu yolculukta da birbirimizi duyduğumuz, dinlediğimiz, paylaştığımız, ilham aldığımız yerlerin varlığı çok kıymetli.
Bu yüzden buradaki herkese çok teşekkür ederim.
*Bu görseller Çocuğun Katılım Hakkı: Neredeyiz? sempozyumunun Eğitim ve Çocuk Katılımı oturumunda Burcu Ceylan tarafından grafik olarak dokümante edilmiştir.