Hedef Kitle:
İçerik Dili:
Özet:
Tahmini Okuma Süresi: 6 dakika
Nilgün Çavuşoğlu, Ergen / Genç Katılımı ve Güçlendirilmesi Sorumlusu, UNICEF Türkiye
—
Bu yazı, 22 Kasım 2019’da “Çocuğun Katılım Hakkı: Neredeyiz?” sempozyumunda Nilgün Çavuşoğlu’nun yaptığı konuşmanın deşifresinin konuşmacı tarafından düzenlenmesi ile hazırlanmıştır.
—
Herkese merhaba,
Gerçekten şu anda odadaki enerji ve bu konuya olan ilgiyi görünce özellikle katılım ve çocuk hakları konusunda hakikaten bir adım daha ileri gittiğimizi bir kere daha anladım. İlginize, yüreğinize sağlık ve bugün burada olduğunuz için teşekkür ederim.
Ben UNICEF’e başladığımda Çocuk Hakları Sözleşmesi yeni imzalanmıştı. Böyle bakıldığında bir anlamda “tarihi eserim”. Ondan öncesinde bir süre özel sektör deneyimim oldu. Sonra iki yıl UNDP Sağlık Projesi’nde koordinasyon biriminde çalıştım ve sağlık reformlarını ilk elden hazırlama ve tanıtımını yapma şansım oldu. Ama hedef kitleye en yakın çalıştığım dönem UNICEF ile başlamıştır. Her zaman söylerim, UNICEF’in en şanslı kişisi benim. Çünkü ben başından beri hep çocuk ve gençlerle çalıştım. Direkt haberi onlardan aldım, durumu onların gözünden değerlendirdim ve beklentilerine aracılık ettim. Olmadıysa onların eleştirisini dinledim. Çok da güzel eleştiriyorlar. Gerçekten sizler de biliyorsunuz, bu alandayız hepimiz. Onlar birşeyler söylerse belli kalıplardan dolayı değil gerçekten istedikleri için söylüyorlar. O yüzden çocuk ve gençlerden gelen eleştirilerin başımızın üzerinde yeri var. Her zaman bunu almak için ve onları doğru dinlemek için yöntemler, sistemler geliştirmeye çalışıyoruz.
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ÇOCUK KATILIMI
UNICEF’a başladığımda Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni inceleyerek işe başladım. Biliyorsunuz Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 4 ana başlığı vardır. Katılım, gelişme, korunma ve yaşama. Başlarda doğal olarak önce sağlık sonra eğitime odaklandı tüm ülkeler. O zaman biz Türkiye’de çocuk felci aşı kampanyasını yürütüyorduk, İyotlu tuz ve A vitamini konuşuyorduk. Sonra sekiz yıllık kesintisiz eğitim çalışmaları başladı.
1999 yılında UNICEF “Küresel Çocuk Hareketi” diye bir kampanya başlattı. Bu kampanya öncesinde ben UNİCEF Türkiye Ofisi’nde “katılımın” çalışmalarına ve Türkiye’de katılım mekanizmasına dair bir model geliştirmiştim. Katılım zor bir kavram. Tam olarak anlaşılması ve bu konuya yatırım yapılması zaman aldı. Bir doğrusu, tek bir kuralı, standardı olan bir konu değil. Soyut bir kavram. Çok iyi örnek diye sunulana bir diğeri tokenism(göstermelik katılım) diyebiliyor. Çocuğun, gencin kendi fikirlerini söylemesini; iyi ya da kötü – teşvik etmeliyiz. Çocuklara, annelere, kurumdaki yetkililere, karar vericilere bunu anlatmak şart. Çocuk dediğimiz 18 yaşına kadar olan hedef kitle ile bu hedef kitle ile birlikte yaşayan yetişkinlerin birlikte bir empati oluşturması ve birbirini anlaması; “katılım” konusunda adım atabilmemiz için hayati önem taşıyor.
2009’da yayınlanan “Dünya Çocuklarının Durumu Raporu” çocuk görüşünün alınması temasıyla çıkınca bütün dünyada madde 12 artık oldukça popülerdi. Herkes bu konuda bir şeyler yapmaya başladı. Dökümanlar taranırken Roger Hart’ın “katılım merdiveni” gibi daha önce katılımla ilgili üretilmiş dökümanlar keşfedildi. Ve nihayet artık bu konu; üzerine konuşulur ve tartışılır hale geldi.
“Katılım ülkelere ve kültürlere göre farklılık gösteren bir kavram. Somut sonuçları tam anlamıyla ancak 10 yıl içinde görülebilen uzun vadeli bir yatırım. Biliyorsunuz davranış değişikliği minimum 10 yıldır.”
Türkiye’de ise 1999 yılında yaşanan Marmara Depremi ve sonrasındaki gelişmeler özellikle ergen yaş grubunun özel bir desteğe ve birlikte güçlenmeye ihtiyacı olduğunu bir kez daha gösterdi. Evleri yok, geleceklerini bilmiyorlar, şehirleri yok olmuş, okulları yıkılmış ve sistemde bir kargaşa var. O günleri yaşayanlar bilir. UNICEF de bu süreçte Sosyal Hizmet Çocuk Esirgeme Kurumu; (bugün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı) deprem bölgesinde çocuk ve gençlik merkezleri kurduk. Burada anmadan geçemeyeceğim. İçinizde varsa da teşekkür ediyorum – Psikologlar Derneği’nin çok desteğini aldık. Bütün gönüllülerini sevk ettiler. Prefabrik kabinlerde sadece psikososyal destek değil aynı zamanda bu gençlere de bir de “ses” vermiş olduk. Sonrasında bu model katılım çalışmalarının itici gücü oldu.
ÇOCUK HAKLARI İL KOMİTELERİ
2000 yılında UNICEF ve SHCEK; 1000 kişinin katılımı ile 1. Çocuk Hakları Kongresi’ni gerçekleştirdi. Katılımcılar arasında 12 – 18 yaş arasında 170 çocuk da vardı. Bu 170 katılımcı bize sundukları öneride bir araya gelebilecekleri, konuşup oynayacakları ve projeler yapacakları odalar istediler. Böylece İl Çocuk Hakları Komiteleri’nin ilk temeli çocuklar tarafından 2000 yılında atılmış oldu. Biz de 1999’da kullandığımız modeli bununla örtüştürerek çocuk hakları komitelerinin Türkiye’de kurulmasına destek verdik.
Tabii ki katılım sadece çocuk hakları komiteleri gibi bir mekanizma ile bitebilecek bir konu değil. Tüm kurumların kendi çalışma alanlarında çocuk ve gençlerin seslerine kulak verecek, onları dinleyecek bazı farklı platformlar oluşturması gerekiyor. 2000 yılında başlayan bu rüzgar sayesinde belediyeler ve sivil toplum kuruluşları kendi içlerinde farklı modeller oluşturmaya başladı. ÇOÇA (BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi) da bu girişimlerin en iyi örneklerinden biridir. Çocuklarla çok aktif danışma toplantıları ya da onları dahil edebilecek çalışmalar yürütüyorlar. Okul öğrenci temsilciliği oluşturuldu, çocuk hakları kolları kuruldu ve ara ara da yine bazı mahallelerde tanık olabildiğimiz mahalle grupları oluşturuldu.
İL ÇOCUK HAKLARI KOMİTELERİ NASIL ÇALIŞIYOR?
İl Çocuk Hakları Komitelerinin en önemli, en güçlü tarafı bütün illerde bütün çocuklar için aynı anda kurulmuş olmasıdır. Ve dediğimiz kültür farklılıklarından doğan bu katılım modellerine gelin Türkiye’de bakın. Çocuklar çok renkli. Her kesimden ve her ilde farklı faaliyetler yapıyorlar.
2014 den bu yana UNICEF olarak ortaklarımızla Sosyal Uyum Modeli’ni uyguluyoruz. Suriyeli çocuklar ve gençler komiteler dahil tüm platformlarda görev alabiliyorlar. Birlikte öğrenip birlikte üretiyorlar.
“Yani eğer doğru dinlersek çocuk ve gençlerden çok şey öğrenebiliriz yetişkinler olarak.”
İl Çocuk Hakları Komiteleri modelindeki diğer bir güçlü taraf da çocukların burada akrandan akrana modelini ilk olarak 2002 yılında ortaya çıkarmış olması. Bugüne kadar sosyal uyum, çocuk hakları, spor gönüllülüğü, müze eğitimi gibi pek çok eğitimi 81 ilde yaygınlaştırdılar. Şu anda milyonlarla ölçülen çocuk, komitelerden geçerek bu çalışmalarla büyümüş durumda.
Çocuklar çalışmalarını nasıl yürütüyorlar? Danışma Kurulu dediğimiz 20 çocuktan oluşan ve 81 il tarafından iki yıllık görev için seçilen bir kurulumuz var. Her komitede bir kız ve bir erkek eş başkan var. Yine iki yılda bir yapılan seçimle göreve gelen bir kız ve bir erkek ulusal koordinatör var. Seçilen il başkanları her 20 Kasım’da Ankara’ya gelirler ve illerindeki sorun ve önerileri Çocuk Forumu kapsamında TBMM’ye taşırlar.
Danışma Kurulu aynı zamanda Bakanlık, UNICEF, Kamu Denetçiliği Kurumu ve TBMM Çocuk Hakları Alt Komisyonu ile de yakın çalışma prensibine sahiptir.
Temsiliyet sadece il düzeyi veya ulusal düzeyde değil. Koordinatörler uluslararası alanda da yapılan toplantılara katılıp ülkelerini temsil ediyorlar. 2019 yılında ulusal koordinatörler New York’ta gerçekleştirilen BM Genel Kurul toplantısında konuşma yaptılar. Türkiye’deki katılım modelini ve yaptıkları çalışmaları anlattılar.
Bugün burada benim de içinde bulunduğum çocuk hakları tarihi sürecini ve çocukların çalışmalarını paylaşmama izin verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.